top of page

KURTULUŞ MÜCADELEDE ÖZGÜRLÜK ÖRGÜTLÜLÜKTE

19 Mart'ta İstanbul Üniversitesinde yıkılan barikat yıllardır iktidar tarafından Türkiye gençliğinin önüne ilmek ilmek örülen korku duvarının da yıkılmasını sağladı. Beyazıt Meydanından başlayan ateş ülkenin dört bir yanını sardı. Peki, bu ateşi nasıl harlayacağız?

Pink Poppy Flowers

A- 19 Mart’ın gösterdikleri:

Birliktelikleri örgütlülüğe taşıyalım!

Üniversite gençliği, Mart eylemleri esnasında yüz binlerce sıra arkadaşıyla siyasal talepleri etrafında bir araya geldi. Ortak talepler etrafında buluştu, binler olarak meydanlara aktı. “Ne olacak bu memleketin hali?” sorusuna bir cevap verdi: “Hükümet istifa!” dedi. “Genel grev, genel direniş!” çağrısını büyüttü. 1 Mayıs meydanlarında yerini buldu. Önceki yıllarda Zeren Ertaş eylemlerinde “Ölmek değil, barınmak istiyoruz!” diyenler, İkbal ve Ayşenur cinayetlerinin ardından onlarca farklı ilde sokaklara çıkıp “Kadın cinayetleri politiktir!” diyerek yan yana gelenler, yıllarca nitelikli beslenme, barınma hakları için mücadele edenler bu sefer de kendileri için yazılmış geleceksizliği reddetmek için, saray yönetimine son vermek için birleşti. Birlikteliklerini kuvvetlendirmek için üniversite boykotu, forum ve toplantılarda buluştu.

Üniversite gençliğinin mücadele birikimi dün olduğundan daha güçlü; talepleri ise acil, yakıcı ve güncel! 

Mart’ın üzerinden aylar geçti ancak taleplerin yakıcılığı artıyor, yüz binlerce gencin bir araya gelmesini tetikleyen koşullar daha da sertleşti. Başta üniversiteliler olmak üzere, gençliğin geniş yığınlar halinde itiraz ettiği ne varsa, Erdoğan iktidarı örgütlemenin peşinde! Bu broşürü, gelecek mücadelemizin rotasını tartışmak üzere yazıyoruz. Çağrımız; elimizdeki hakları korumakla sınırlı olmayan, talep ettiğimiz yaşamın ve geleceğin örgütlenebilmesi için kollarımızı sıvadığımız bir mücadelede buluşmak. İşçi B.’nin söylediği gibi:

"güzel günler gelmez bize

biz güzel günlere yürümedikçe"

Saray yönetiminin emperyalizme göbekten bağlı sömürü ve savaş düzeninin her bir saldırısını dayanışmamızla ve örgütlülüğümüzle püskürtürken eşit ve özgür bir ülke mücadelesiyle çoğalmaya!

Mart eylemleri, baskı ve saldırılarını artıran tek adam yönetimine verilen kitlesel bir yanıt, üniversite gençliğinin geleceğini eline almak için kollarını sıvadığı bir mücadele süreciydi. Belli başlı kırılma noktaları, mücadelenin geleceği açısından tayin edici oldu.

A1.png

Üniversite öğrencileri, “Kurtuluş sokakta, sandıkta değil” sloganını yükseltmiştir. Bu slogan; değişimin seçim-sandık sürecine sıkıştırılamayacağının, toplumsal muhalefetin belirleyici olduğunun ilanı olmuştur. Uzun zamandır gençlik içerisinde de örgütlenmek istenen “Seçim yaklaşıyor, sandıkları bekleyelim.” siyasal tutumunun güncel bir karşılığının olmadığı açığa çıkmıştır. Mücadele etmek için sandığın beklenmesinin yeterli olduğunu öne süren yaklaşım kırılmış, aslolanın geniş yığınların mücadelesi olduğu ifade edilmiştir.

Yerel seçimlerden bu yana saray yönetiminin karşısında büyüyen öfke, İmamoğlu’nun diplomasının iptali ve ardından tutuklanmasıyla sandık üzerinden yürütülen bir siyasete “Dur!” demiş, bu durum patlamanın fitili olmuştur. Burjuva ana muhalefet partisinin tutumu bir süredir seçimlerin yapılabilmesi için dahi mücadele etmenin gerekli olduğunu içerse de, bu yönü öne çıkaracak şekilde değişmiş; gençliğin sözü meydanlarda belirleyici olmuştur. Erdoğan yönetiminin baskı ve zorla iktidarını sürdürdüğü koşullarda bir seçimin yapılabilmesi ve değiştirici olabilmesi için gerekli koşulun, yığınların talepleri etrafında mücadele etmesi, kararlı ve sistemli bir mücadeleye girişmek olduğu açığa çıkmıştır. Ancak bu tartışma içerisinde ‘sokak’ vurgusu, aceleci ve yönü belli olmayan, hedefsizeylemci bir çizgi olarak ele alınmamalıdır. Yaşamın her alanında örgütlü olmanın ve her alanı mücadele alanına çevirmenin ihtiyacı öne çıkmaktadır. Kampüsler, fakülteler, yurtlar; üniversite gençliğinin yaşamının her alanı örgütlü bir mücadelenin parçası olmalıdır.

A2.png

Ders boykotlarının örgütlenebildiği üniversitelerde bir hafta boyunca öğrencilerin ekonomik-eğitim gündemli talepleri üzerine tartışabileceği forumlar/toplantılar yapılmış, üniversitelerde hayatı durdurmak aynı zamanda mücadelenin taleplerinin birlikte belirlendiği bir süreç olmuştur. Fakülte-fakülte talepler belirlenmiş, temsilcilikler kurulmuş, üniversite toplulukları yan yana gelmiştir. Üniversitelerin bir kısmında bu süreç, önceden fiili olarak engellenen öğrenci etkinliklerinin yeniden hayat bulmasını sağlamış, üniversitede birlikte üretme kültürünün canlanmasına ön açmıştır. Ders boykotlarının örgütlenemediği üniversitelerde, eylem ve protestolar gerçekleştirilmiş; bir süredir yan yana gelme deneyimi belli başlı patlamalarla sınırlı olan üniversite gençliği, çok daha örgütlü bir birlikteliği elde etme olanağı bulmuş, talepleri etrafında daha kalıcı birlikler elde etmiştir. Ders boykotları, fakülte-bölüm düzeylerinde açık dersler, forum-toplantı vb. alanlar her gencin güncel tartışmalara dahil olmasının önünü açmıştır.

A2 (1).png
Pink Poppy Flowers

Genel grev genel direniş çağrısının büyütülmesi, üniversite gençliğinin akın akın 1 Mayıs’larda buluşmasını sağlamış, üniversiteliler gözünü ve ilgisini işçi sınıfının mücadelesine çevirmiştir. Ancak işçi sınıfının genel grev sloganı etrafında mücadeleye çağrılması yeterli değildir. Bugünün toplumsal koşulları ve sınıf-güç ilişkileri içerisinde işçi sınıfının mücadelesinin güçlenebilmesi için kalıcı ve güçlü bir örgütlenmenin saflarını sıklaştırmak gereklidir. Bu gerekliliğin kaynağı, işçi sınıfının üretimdeki yeri ve buradan gelen gücüdür. İşçi sınıfının tarihsel rolü, bugünün üretim ilişkilerini yıkarken yenisini kurabilme potansiyelinden gelir. Gençlik de işçi sınıfından apayrı, başka bir sınıf değildir. Aksine önemli bir kısmı ekonomideki konumu açısından da işçi sınıfına katılan ya da katılmakta olan, tüm temel talepleri de sınıf mücadelesinin konusu olan bir toplumsal gruptur.

Sınıfın safında örgütlenmek, sınıfın çıkarları için mücadeleyi büyütecek kararlı, biriktirebilen bir örgütlenmenin parçası olmak demektir. Taleplerimizin yakıcılığı ve aciliyeti, işçi sınıfının saflarında buluşma ihtiyacımızı da güçlendiriyor. Tek adam yönetiminin güncel sömürü programları, emek sömürüsünün, işçi sınıfının karşısında burjuvazinin egemenliğinin korunması ve büyütülmesinin programlarıdır. Bu programlar nedeniyle geleceksiz, güvencesiz kalan gençlik de işçi sınıfının gençliğidir.

A2 (2).png
Pink Poppy Flowers

Mart eylemlerinde İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin barikatı aşarak yürüyüşe başlaması, valilik yasağının aşılması ve yığınların birlikteliğiyle daha ağır saldırıların önüne geçilmesi; hareketin büyümesinin ve üniversite gençliğinin bir haftalık boykotunun örgütlenmesinin önünü açmıştı. Üniversite gençliğinin geçmiş mücadele deneyimlerinden birikenler, bu tablonun ortaya çıkmasında etkiliydi. Bu birikimi ilerletmeye ihtiyacımız var. Aynı bir halat çekme yarışması gibi, tüm devlet aygıtlarını kullanarak halatı bir ucundan çekiştiren Saray yönetimi ve dayanağı olan tekelci kapitalistler, karşılarında birlikte hareket eden örgütlü bir güç bulmadıkları koşullarda savaşı kazanırlar. Bu nedenle Erdoğan iktidarının karşısında bir araya gelmek, en geniş kesimlerin antifaşist bir mücadele hattında birleşebilmesi kritik önemdedir. Ancak bu noktada en geniş kesimlerin katılımından söz ederken, tek tek insanların bir meydanda buluşmasıyla sınırlı bir tabloyu tarif etmiyoruz. Bunu ve daha fazlasını yapabilmek için örgütlenmeyi ifade ediyoruz.

Pink Poppy Flowers

GÜCÜMÜZ;
sınıflarımızda, yurtlarımızda, kampüslerimizdedir!

Mart eylemlerinin siyasal taleplerinin gösterdiği rota, ekonomik-demokratik talepleri de içeren eylem çizgisinin kalıcı-etkili-kapsayıcı örgütsel birliklerle beslenmesidir.

Siyasal gündemlere müdahale etme çizgisini sürdürmek gereklidir, ancak henüz bu açıdan yolun başıdır. Bunun için üniversite gençliği acil talepler etrafındaki mücadelesini büyütmeli ve her gencin dahil olabileceği siyasal, ekonomik acil talepler etrafında bir araya gelmelidir. Sınıf arkadaşlarımızla buluşmak, güç biriktirmek hala en önemli ihtiyacımızdır. Gücümüz, en doğal birliklerimizin olduğu yerlerde; sınıflarımızda, yurtlarımızda, kampüslerimizdedir. Yalnızca Hükümet istifa talebinin ileri sürülmesi veya genel grev ajitasyonu yeterli değildir. Tek adam iktidarının iç cepheyi tahkim ederken ortaya koyduğu siyasal-ekonomik programdan, dış politikadaki savaş çığırtkanı uygulamalara kadar her hamlesinin karşısında talepleri etrafında birleşmiş-örgütlü bir güç olmaya ihtiyacımız var.

B- Saray düzeninde mevcut tablo:

Pink Poppy Flowers

İÇ CEPHEDE TAHKİM
HER CEPHEDE İŞBİRLİKÇİLİK!

Saray yönetiminin; sömürü programlarıyla, dış politikadaki yayılmacı hedefleri ve savaş bezirganlığı, iktidarını sağlamlaştırma hedefiyle dozaj artırdığı baskı ve saldırıları aynı zincirin halkalarıdır! Bu iktidarın son bulması için mücadele edenler, onun savaş bezirganlığını, emperyal heveslerini, ülkenin tüm kaynaklarını uluslararası tekelci burjuvaziye açarken içeride uyguladığı sömürü politikalarının tamamını karşısına almalıdır! İhtiyacımız olan halkaların birbiriyle olan bağını görmek, iktidarın her yönüyle zayıflatılması için saflarımızı sıklaştırmak, örgütlü mücadele etmektir!

Pink Poppy Flowers

Sömürü programlarıyla yaşamaya değil,

mücadele ederek kazanmaya!

Erdoğan-Şimşek programı, işçilerin, emekçilerin ve gençliğin yaşamından ve geleceğinden çaldıklarını sermayedarlara hibe ediyor. Ekonomi programları, Türkiye’yi sömürü sisteminin çarkına oturturken, gençliği de dişlilerin arasında hapsediyor. Erdoğan-Şimşek programı kamudan tasarrufta, gençliğin gittikçe yoksullaşmasında, sermayedarların ihya edilmesinde başarılı olmuş; önümüzdeki dönem için de yeni OVP açıklanmıştır. Bu program da ucuz emeğe dayanan sömürüyü artıracak, Türkiye kapitalizminin uluslararası emperyalist sisteme göbekten bağlılığıyla yerli ve yabancı tekellerin çıkarlarını garanti altına alacaktır. Ekonomi politikalarının gösterdiği gelecek, emekçilerin ücretlerinde erime ve kesintiler, gençlerin temel ihtiyaçlarına erişiminin fiilen engellenmesidir. Güvencesiz, düşük ücretli işlerde çalışma, çalışma yaşının ortaokul seviyesine düşmesi gibi gerçekler, bu ekonomi programının sermayedarları ihya etmesinin sonucudur. Bu süreçte serveti olanların varlıkları artmaya devam etmiş, milyarderler karına kar katmıştır.

Kalkınma planları işçi ve emekçilerin daha fazla sömürülmesinin, bu eksende ortaya konan maden-iklim yasası gibi politikalar ülkenin doğal kaynaklarını uluslararası düzeyde rant ve talana açılmasının, aile ve nüfus on yılı gibi uygulamalar en başta kadınlar için güvencesiz, düşük ücretle çalışmanın yolunu döşüyor. Erdoğan iktidarı sömürü sistemini güçlendiriyor. Saray düzeninin devam edebilmesi, bu sömürü sisteminin güçlenmesine bağlı olduğu için de karşısında şekillenen her türlü eylem, protesto, gösteri, grev, baskı ve yasaklarla karşı karşıya kalıyor. Milli güvenlik nedeniyle yasaklanan grevler, ücret talebiyle bir araya gelen emekçilerin engellenmeye çalışılması aslında korunmak istenenin sömürü ilişkileri olduğunu gösteriyor.

 

Emperyalistlerin sömürüyü artırmasının diğer bir yöntemi emperyalist savaşlardır. Emperyalist savaşlar, emperyalistlerin sömürüyü artırma, dünyayı aralarında yeniden paylaşarak kendi paylarını büyütme, güçlerine güç katma heveslerinin sonucudur. Bu hevesin bedelini ise halklar öderler. Dünya genelinde bölgesel savaşların düzeyi ve etkisi bu nedenle artmaktadır. Güncel olarak ABD emperyalizminin şiddetlenen saldırganlığı ve emperyalistler arasındaki güncel çelişkiler artmakta, bu durum Türkiye kapitalizmini de etkilemektedir. Saray düzeni ve tek adam yönetimi bu çelişkileri kendi lehine değerlendirmeye çalışmakta, işbirliğinden aldığı payı artırmayı hedefleyerek emperyal heveslerine sarılmaktadır. ABD-İsrail başta olmak üzere batı emperyalizmiyle işbirliğini artırmakta, ülke içerisinde ekonomik-siyasal olarak sağlayamadığı tahkimi dışarıdaki bağımlılık ilişkilerini artırarak sağlamaya çalışmaktadır.

Pink Poppy Flowers
Pink Poppy Flowers

Savaş bezirganlığı saray yönetiminin, anti-emperyalist mücadele üniversitelilerindir!

Türkiye gençliğinin hem bugününü hem de geleceğini güvenlik tehdidi altına sokan savaş politikaları ve silahlanma stratejisi, aynı OVP gibi halkların değil sermayenin yararınadır. Türkiye’de de aynı kamudan tasarruf gibi ortak çıkar olarak sunulan, zorunlu ve gerekli olduğu anlatılan savaş politikaları; burjuvazinin çıkarları için uygulanmaktadır. Türkiye’nin Ortadoğu’da attığı adımlar, ABD emperyalizminin bölgedeki paylaşım sürecini yönetmesinin bir parçası olmasından kaynaklanmaktadır. Orta Doğu, burjuvazi için; saray yönetiminin ve temsilcisi olduğu sermayedarların pay kapabileceği ve Erdoğan iktidarının uluslararası alanda güçleneceği bir cennet, başta ABD emperyalizminin kendi çıkarları doğrultusunda işgal edeceği bir rivieradır. Ortadoğu halkları içinse kimisinin yaşamına füze olarak yağan, kimisine düşük ücretler, yüksek enflasyon, baskıcı rejimler olarak dönen savaş ve sömürü girdabıdır.

Silahlanma için tekellerin ihtiyaç duyduğu kaynak halkın cebinden karşılanır. Orta Vadeli Program aracılığıyla halktan kemer sıkması istenirken, ücretlere zam yapılmazken, vergiler halka yüklenirken Erdoğan iktidarı, NATO’nun üye ülkeler için GSYİH’nin %5’ini askeri harcamalara ayırma kararına destek vererek ‘halktan tasarruf, sermayeye teşvik’ rotasını sürdüreceğini açıkça ilan etmiştir. “Milli çıkar”, “enerjide bağımsızlık” ve “Türkiye Yüzyılı” söylemleri, emperyalizme bağımlılığı gizleyen maskelerden ibarettir. Ülke kaynaklarının sınırsızca sömürüsünün önünü açan politikalar, bugünümüzü ve geleceğimizi emperyalistlerin çıkarları etrafında ipotek altına alıyor.

Erdoğan iktidarı, Gazze’deki katliam karşısında hamasi söylemler üretirken, aynı anda ABD ile silah ticaretini büyütüyor, İsrail ile üçüncü ülkeler üzerinden ticarete ve anlaşmaya devam ediyor. ABD ile yapılan savaş ve uçak anlaşmalarıyla Erdoğan iktidarı içeride sağlayamadığı tahkimi, emperyalist bağımlılık ilişkilerini güçlendirerek sağlama almaya çalışıyor. Bu ilişkilerin güçlenmesi, ülkeyi ABD’nin Gazze’nin rivieralaştırılması projelerinin parçası haline getiriyor. Gazze halkının kurtuluşu, ABD emperyalizminin büyük silah sanayisinin parçası olmakla değil, onun barış adı altındaki bütün savaş projelerinin karşısında politikalarla gerçekleşebilir. Ortadoğu’daki paylaşım savaşlarının, emperyalistlerin yağma ve talan politikalarının son bulması için, Erdoğan iktidarının bu politikalarına karşı toplumsal baskının artırılması ve emperyalizmin savaş kışkırtıcılığının her bir izdüşümüne karşı durulması gerekmektedir. Gücünü bu ilişkilerden alan Erdoğan iktidarının son bulması için antiemperyalist mücadelenin büyütülmesi gerekmektedir.

Pink Poppy Flowers
Pink Poppy Flowers

Sömürü programlarının güvencesi: Baskı ve saldırılar!

Erdoğan iktidarı, iktidarını devam ettirebilmek ve başta temsilcisi ve parçası olduğu sermaye grupları olmak üzere saray düzeninin devamını sağlamak üzere baskı ve zoru kullanıyor! Mart eylemlerinde de açığa çıkan toplumsal muhalefetin her alanda baskılanmasının adımları hızla atılıyor. RTÜK yasaklarından, sosyal medya cezalarına, gazeteci yargılamalarından, Mart eylemlerine dönük cezalandırmalara kendisine yönelik eleştirilere devletin tüm baskı aygıtlarıyla yanıt veriyor.

Muhalefete yönelik saldırılara her gün yenisi ekleniyor. CHP belediyelerine kayyımlar atanıyor, gözaltı ve tutuklamalar yapılıyor, muhalefeti bölmeye yönelik adımlar atılıyor. Yargı sopası, baskı ve şiddet aracı haline getiriliyor. 19 Mart’tan bu yana devam eden operasyonlarla, tek adam yönetiminin karşısındaki muhalefet güçlerinin tasviye edildiği bir siyasal atmosfer inşa edilmeye çalışılıyor.

Türkiye kapitalizminin güncel ihtiyacı; ucuz iş gücü, esnek ve güvencesiz çalışma biçimleri, rant üzerinden karını büyütmeye devam etmektir. Tek adam yönetimi bunun hem önemli bir parçası, hem de garantörüdür. Bu sömürü planlarını garanti altına almak için devlet, zor aygıtlarını devreye sokmaktadır. “Milli güvenlik tehdidi” bahanesiyle ucuz iş gücü olmayı reddeden işçilerin grevleri yasaklanmakta; “aile on yılı” söylemiyle kadınların hem ev içindeki yeniden üretim yükünü üstlenmesi, hem de patronlar tarafından düşük ücretli işlerde sömürülmesinin önü açılmaktadır. “Yerli ve milli üretim” adı altında silah sanayi güçlendirilirken, bu politikaların toplumsal karşılığını bulması için yeni-Osmanlıcı ve emperyal hevesleri meşrulaştıran ideolojik akımlar da devlet eliyle beslenmektedir. Böylece Erdoğan iktidarının politik hegemonyası, faşizmin adım adım inşasıyla pekiştirilmektedir.  

Pink Poppy Flowers
Pink Poppy Flowers

Üniversitelerde güncel tablo:
Saray düzeninin Üniversite A.Ş. projesi

Üniversiteler de bu sömürü zincirinden payını alıyor. Üniversiteler; insan sermayesinin verimli hale getirilmesi, nitelikli iş gücü yetiştirilmesi, üniversite-sanayi iş birliğinin kar getiren yatırım alanlarında artırılması tarifleriyle ekonomi planlarında yer buluyor. Bilimin ve özgür düşüncenin geliştiği eğitim kurumları değil, burjuvazinin ihtiyaçlarına göre biçimlendirilen kar odaklı makineler isteniyor. Üniversite öğrencilerinin saray düzeninin bir parçası olması, sömürü programlarına geniş yığınların tabii kılınması hedefiyle ideolojik bir üretimin de gerçekleşebilmesi için eğitimde, yatırım yapılan çeşitli alanlarda, üniversite yönetiminin atamalarla şekillendirilmesinde adımlar atılıyor.

Üniversitelere ayrılan bütçenin miktarında ve harcama kalemlerinde öğrencilerin eğitim hakkını sağlayabilecek bir değişiklik yapılmadı. Aksine, bu bütçenin üniversitenin hangi kalemlerine ayrıldığı bilgisi şeffaf değil, ilgili resmi raporlarda eksikler çıkmakta. Eğitime verilmeyen bütçe sermayeye seferber edilirken eğitime ayrılan bütçe de atanmış rektörlerce yine sermaye için seferber ediliyor. Kariyer fuarları, kar getirecek alanlara özel teşvikler yapılıp, ders müfredatları bile buna göre düzenlenirken, üniversite gençliği yoksulluk ve geçim derdiyle kuşatılmış durumda.

Öğrencilerin %40’ı güvencesiz, düşük ücretli işlerde çalışıyor. İŞKUR vb. programlarla güvencesiz, esnek çalışmayla ucuz işgücü olarak hizmet veriyor. Her yıl 250 bin öğrenci okulu bırakmak zorunda kalıyor. Üniversite gençliği okurken sömürüye mahkûm ediliyor.

Eğitim hakkı burslarla destekleneceğine, sömürü artırılıyor. Her 4 mezundan 1’i işsiz. Çalışabilenler çoğunlukla geçici, düşük ücretli, sosyal güvencesiz işlerde. Kendi mesleğini icra edebilenlerin sayısı oldukça sınırlı. Meslek dışı işlerde düşük ücretle çalışma yaygınlaşıyor. Üniversite diploması iş güvencesi değil, işsizlik ve yoksulluk anlamına geliyor

 

Eğitim hakkı fiilen öğrencilerin elinden alınıyor. Bu dönem açıklanan OVP, yeni dönemde bu koşulların derinleşeceğini gözler önüne serdi. Beslenme, barınma gibi temel ihtiyaçlara erişimi daha da zorlu hale getirecek, çalışan öğrenci sayısı artacak. Üniversitelerdeki işletmelere zam gelecek, üniversitenin içerisinde yurt, yemekhane vb. alanlarda çalışan insan sayısında azalmalar yaşanacak. Bu da daha uzun yemekhane sıraları, daha niteliksiz besinler, daha niteliksiz barınma koşulları anlamına geliyor.

Pink Poppy Flowers

Savunma sanayi projeleri, yapay zekâ ve otonom sistemlerden İHA’lara, tanklardan denizaltılara kadar geniş bir yelpazede yürütülüyor. ODTÜ, İTÜ, Bilkent ve Hacettepe gibi üniversiteler, bu projelerin “çekirdek üniversiteleri” ilan edildi. Üniversitelerde “savunma sanayi” başlıklı dersler açılmakta, kampüsler silah tekellerinin kendilerini tanıtabileceği fuarlara ve yeni eleman yetiştirmeye yönelik müfredatlara ev sahipliği yapmaktadır. Geçtiğimiz dönem birçok üniversitede NATO stajları uygulanmaya başlanmış, öğrencilerin bu stajlara katılması için üniversite yönetimleri seferber olmuştu. Böylece üniversitelerin kapıları, imkân ve olanakları, bütçe planlamaları savaş sanayinin ihtiyaçlarına uygun şekilde açılmaktadır.

 

Üniversitelerde, İsrail ile anlaşmalı şirketler teknokentlerde ve kariyer fuarlarında rahatlıkla yer buluyor. Gazzelilere çevrilen silahları üreten şirketler, üniversitelerin kariyer fuarlarına da katılıyor, üniversitelerin silah üretimini destekleyecek etkinliklerinde sponsorluk da yapıyor. Geçtiğimiz dönem ODTÜ yönetimi, İsrail'e petrol sağlayan SOCAR'la Enerji Konferansı düzenlemiş, SOCAR Türkiye ile enerji alanında kamu personeline yönelik bir sertifika programı başlatmak amacıyla işbirliği yaptıklarını duyurmuştu.

Üniversite gençliği yoksulluk ve geleceksizliğin kıskacında, bu kıskacı sıkıştıranlara karşı büyüyen öfkenin, kalıcı ve değiştirici bir örgütlülüğe dönüşmesinden çekinen saray iktidarı, baskılarının oklarını üniversite gençliğine de çevirmiş durumda. Saray yönetiminin üniversitelerdeki eli olan atanmış rektörler, soruşturma ve yasaklarla öğrencilerin siyasal, ekonomik talepleri etrafında bir araya gelmesinin önüne geçmeye, üniversiteleri sermayenin ve tek adam yönetiminin beşiği yapmaya çalışıyor. Piyasalaşma ve anti-demokratikleşme kol kola yürüyor. Kulüp ve topluluk etkinlikleri yasaklanıyor, ifade ve örgütlenme alanları tek tek kapatılıyor. Ses çıkaran öğrenciler disiplin soruşturmaları ve polis baskısıyla karşı karşıya bırakılıyor. Toplulukların yönergesi üniversite yönetimlerince değiştiriliyor. Topluluklar kapatılıyor. Üniversite yönetimleri, öğrencilerin eğitim hakkı için değil, tek adam yönetiminin çıkarları için çalışıyor. Üniversiteleri sermayenin hizmetine açarken, gençliği örgütsüz bırakmak hedefleniyor.

 

Saldırıların önemli bir ayağı, Mart eylemlerine katılan gençlere yönelik disiplin soruşturmaları, polis aramaları, öğrencilere yönelik gözaltı ve tutuklamalar. Mücadele etmek isteyen öğrenciler, üniversite yönetimlerince hedefe konuyor. Ancak şu ana kadar tutuklu öğrencilerin serbest bırakılması, soruşturmaların bir kısmından ceza çıkmaması, yurttan atılma kararlarının durdurulması gibi gelişmeler, öğrencilerin mücadele etmesiyle gerçekleşti. Önümüzdeki süreçte de soruşturmaların geri çekilmesi, verilen cezaların iptal edilmesi, üniversite öğrencilerinin dayanışmasını ve mücadelesini ne kadar ilerletebildiği ile belirlenecek.

Pink Poppy Flowers

C- NE YAPMALI?

Pink Poppy Flowers

Taleplerimiz etrafında bir araya gelelim!

Saray yönetiminin saldırıları; ekonomi politikalarıyla, dış politikadaki emperyal-saldırgan tutumuyla, içerideki baskı ve şiddetle karşımıza çıkıyor. Bu yönetimin karşısında siyasal mücadelenin büyütülmesinde üniversite gençliğine de çokça görev düşüyor. Erdoğan iktidarının zayıflıkları, geniş yığınların en güçlü sloganlarından, yan yana gelebildikleri en güçlü taleplerden başlıyor. Biz taleplerimiz etrafında güçlendikçe, tek adam yönetiminin karşısında birliğimiz büyüdükçe; saray yönetiminin yıkılabileceği koşulları da o kadar örgütleyebiliyoruz.

 

Yeni bir döneme girerken, başta OVP olmak üzere Erdoğan iktidarının sömürü programlarının karşısında birleşmeye ihtiyacımız var. İhtiyacı olan her öğrenciye burs sağlanması, kredilerin bursa çevrilmesi, burs miktarlarının artırılması, yurt ve yemekhane zamlarının geri çekilmesi, eğitim harcamalarına yapılan zamların iptal edilmesi, nitelikli barınma ve beslenme koşullarının sağlanması, sermayeye değil eğitime bütçe ayrıl-ması için mücadelemizi büyütelim. Burjuvazinin sermaye programlarını karşımıza alalım!

 

Gerçek bir antiemperyalizm, emperyalistlerle bütün işbirliğinin kesilmesiyle olur. Saray düzeninin emperyalistlerle işbirliği, ülke içerisindeki ekonomi politikalarının, sömürü kanallarının temellerini atıyor. Yetmez gibi savaşlarla geleceğimiz ipotek altına alınıyor! Savaşa ayrılan bütçenin gençliğe ayrılması, savaş politikalarının son bulması, ülkeyi gittikçe savaşların içerisine çeken savaş örgütü NATO’dan çıkılması, tüm NATO üslerinin kapatılması, üniversitelerdeki NATO staj programlarının iptal edilmesi, savaş sanayininin üniversite yönetimleriyle yaptığı anlaşmaların son bulması, İsrail ile bütün ilişkilerin kesilmesi için; bugünümüzü ve geleceğimizi emperyal hevesleri uğruna riske atanların karşısında birleşelim!

 

Yeni bir döneme girerken artan baskı ve saldırıların son bulması, kayyumların geri çekilmesi, tutuklama ve gözaltıların son bulması, operasyonların son bulması için mücadele edelim. Üniversitelerde demokratik mekanizmaların kurulması, söz hakkının tek adamlarda değil öğrencilerde olabilmesi, öğrencilerin karar mekanizmalarına dahil edilmesi, disiplin soruşturmalarının iptal edilmesi, atanmış rektörlerin istifa etmesi ve rektörlerin üniversite bileşenlerince belirlenmesi için birleşelim.

Pink Poppy Flowers

Parasız, bilimsel, demokratik üniversiteler için MÜCADELEYE!

* İhtiyacı olan her öğrenciye burs sağlansın, KYK kredileri bursa çevrilsin ve burs miktarları artırılsın!

* Nitelikli barınma ve beslenme koşulları sağlansın,
bütçe sermayeye değil eğitime harcansın!

* Yurt ve yemekhanelere yapılan zamlar geri çekilsin,
eğitim masraflarına yapılan zamlar iptal edilsin!

* Üniversitelerde öğrencilerin karar mekanizmalarına
katılımı sağlansın, açılan disiplin soruşturmaları iptal
edilsin! Topluluk yasakları ve kapatmalar iptal edilsin!

* Üniversite-sanayi işbirliği yoluyla silah üretimine
yapılan yatırımlar son bulsun! İsrail ile ilişkili tüm
şirketlerin ilişkileri kesilsin!

Pink Poppy Flowers

Emek Gençliği’ne Katıl:

Pink Poppy Flowers

Kurtuluş Mücadelede, Özgürlük Örgütlülüktedir!

Üniversite gençliği; mücadele mekanizmalarının saldırılarla karşı karşıya kaldığı, örgütlü gücünün azaldığı bir süreçte gençlik mücadelesinin biriktirdiklerini toplayıp harekete geçti. Ülkenin sorunlarına dair toplumsal bir sorumluluğun parçası olmak, yaptıklarımızdan dersler çıkarmayı, yeniden harekete geçerken sonuçlar çıkararak güçlenmeyi de gerektiriyor. Yaptık, ancak olmadı demeden; henüz yapamadıklarımızı nasıl gerçekleştireceğimizi belirleyerek adımlar atmalıyız.

Emek Gençliği, gençlik mücadelesinin tarihsel birikimini bugüne taşıyan, bu birikimden dersler çıkaran, öğrenen ve her alanda bu dersleri yeniden mücadeleyle buluşturan bir politik gençlik örgütüdür. Yalnızca anlık çıkışlar üzerinden değil, acil talepler etrafında kalıcı örgütler inşa ederek geniş kesimlerin mücadeleye katılmasını hedefler. Mart eylemlerinde de bu rolü üstlenmiştir. Bu rol, içerisinde zorunlu olarak yeniyi kuracak ideolojik-politik çizgiyi de barındırır. Bugünün çürümüş kapitalizminin karşısına sosyalizm mücadelesini koymak, eski düzenin karşısına yenisinin örgütlenmesinin zorunluluğunu çıkartmak gereklidir.

Pink Poppy Flowers

İlerlemek için, güç biriktirmeye devam etmeli, mücadelemizi işçi sınıfının saflarında büyütmeliyiz. Saray yönetiminin faşizmin örgütlenmesi yolunda attığı adımlar, ancak genişkitlesel bir yığın hareketinin sonucuyla defedilebilir. Bu nedenle ihtiyacımız olan şey, en geniş kesimlerin tek adam iktidarı karşısında birleşmesi, bir adım daha ileri atıp işçi sınıfının saflarında örgütlenmesidir. Saray yönetiminin devrile-bilmesi için henüz elimizdeki kitlesellik ve geniş gençlik yığınlarının örgütlenmesinin düzeyi yeterli değildir. Ancak bir işaret fişeği çakılmıştır! Yüzbinlerce üniversiteli genç, özgürlüğü için siyasal taleplerle mücadeleye atılmıştır. Mücadelemiz, gençlik mücadelesinin hangi araçlarla, nasıl ilerletileceği ve sınıf mücadelesinin parçası haline getireleceğini tartışabildiğimiz politik gençlik örgütlerinin parçası olmadan eksik kalacaktır.

Emek Gençliği, bu yanlarıyla bilimsel bilginin ve sorun çözücü bir inisiyatifin hem mücadele tarihimizden öğrendiklerimizle buluşabildiği hem de geçmişten öğrendiklerimizin yeninin doğmasına engel olacak forma dönüşmediği sosyalist bir gençlik örgütüdür. Güç ve eylem birlikteliğimizi bu safta devam ettirelim!

KURTULUŞ MÜCADELEDE, ÖZGÜRLÜK ÖRGÜTLÜLÜKTE!

bottom of page